1873 yılında Hani’de dünyaya gelen, 28 Haziran 1925 yılında Diyarbakır’da vefat eden Din Adamı, bilgin, şair merhum Salih Beg’i bu vesileyle bir kez daha rahmetle anıyoruz.
Her kavram, ait olduğu kültür içinde anlam kazanır. Bizde ‘aydın’ kavramı Batı’da olduğu gibi Fransız İhtilali ile gelen değerleri savunan, bilgi ehli anlamında değildir. Sol ve liberal kesimlerin “aydın” olmayı “solcu” veya “liberal” olmakla eş anlamda kullanmaya çalışmaları ve buna İslamî kesimlerden sadece onların dünyasında akredite olmuş isimleri eklemeleri ise bir işgüzarlıktır, bir kavram işgalidir.
Hanili Salih Bey ya da öz ismi ile Salih Bege Heni, “alim”dir. Bu, onun için üstünlük olarak yeter. Ama aynı zamanda gerçek bir aydındır. Daha doğrusu “aydın” olma yönüyle kendi kuşağı alimlerinin çoğundan ayrılır.
Hem koca bir kıyamı mahkeme sorgusu hassas bir ortamda terimlerle ifade edecek kadar derin bir ilme sahip hem de kıyam sırasında “Mücahidin Reis-i Ewel”, yani bir numaralı askeri komutan olacak kadar hareket adamıdır. 29 Haziran onun Şeyh Said ve diğer ulema ve suleha ile beraber darağacına gönderiliş yıldönümüdür. Kıyamın mesajı, kıyamın ruhu onun mahkemeye verdiği ifadede saklıdır.
Şeyh Said’e göre o ilmen dört ayağa mukabil bir umdedir (dayanaktır); şayan-ı itimattır (güveni hak edecek bir üstünlüktedir). Salih Bey’in kendisini de darağacına götüren mahkeme sorgusu sırasında verdiği ifade başlı başına bir tez konusudur. Bu yazıda onun 93. şahadet yıl dönümü vesilesi ile cesurluğu ve dik duruşundan dolayı bir kez daha rahmetle ve saygıyla anıyoruz.
TORUNU İŞ ADAMI BARAN AKTAY’DAN ANMA MESAJI
Hanili salih begin torunu olan, tanınmış iş Adamı Baran Aktay, merhum dedesi Salih Beg ile ilgili olarak, duygularını şöyle dile getirdi:
HALKINI SEVEN ÖNEMLİ BİR DEĞERDİ
‘Merhum Salih Beg, mukaddesatçı, muhafazakâr bir din adamı, bir değerdi.
İdam öncesinde şu şiiri bırakarak ipe başı dik bir şekilde gider:
Gerçi enzâr-ı ehibbadan dahi dûr olmuşuz
Rahmet-i Mevlâ’ya yaklaşmakla mesrûr olmuşuz
Bu dünyada müis u hane harap olduksa da
Bu harâbât ile biz ma’nada ma’mûr olmuşuz
Kul bizi zulmen mücâzât etse pervâ etmeyiz
Şüphemiz yoktur ki indallahta me’cûr olmuşuz
Ehl-i Hakk’ız korkmayız idamiden berdariden
Çünki te’yid-i ilâhi ile mansûr olmuşuz
Hâkim-i Mübtil yedinden madrubin olduksa da,
Emri Hakk’la Şer-i Garra hakkını ifaya memur olmuşuz.
Salih’im, ehl-i salâhım, dine can kıldım fedâ
Lûtf-i Hakk’la teşnegân-ı âb-ı Kevser olmuşuz.
İlmi ile amil bir alime, gerçek bir aydına yakışır bir tutum...
DİN ALİMİ, GÜÇLÜ BİR ŞAİR VE BİLİM İNSANI
Din alimi olmanın yanı sıra güçlü bir şairdi de. Çeşitli konularda şiirler yazdı. Hürriyet ve itilaf Cemiyeti tarafları olduğundan bazı şiirlerinde muarızı olduğu ittihat ve ittihat ve terakki cemiyeti mensuplarını hicvettiği ‘ Bir ittihatçının Ağzından’ başlıklı şiiri ünlüdür.
Anadili zazacadan başka, Türkçe, Kürtçe, Arapça, Farsça, Fransızca bilirdi. İngilizce özel ders de almıştı.
İlk dini eğitimini dayısı Şeyh Maruf’tan aldı. Hani Rüştiyesi’ni bitirmesini müteakip, çeşitli medreselerde eğitim gördü. Yörenin tanınmış âlimlerinden özel dersler aldı. Diyarbekir Şûle-i Terakki Mektebinde bir Bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra, Ergani, Maden ve Hani’de müftülük görevlerinde bulundu. Din âlimi olmanın yanı sıra güçlü bir şairdi de. Çeşitli konularda şiirler yazdı. Hürriyet ve İtilaf Cemiyeti taraftarı olduğundan dolayı, bazı şiirlerinde muarızı olduğu İttihat ve Terakki Cemiyeti mensuplarını hicvetti.
Rüştiyeyi bitirmesi müteakip çeşitli medreselerde eğitim gördü. Yörenin tanınmış alimlerinden özel dersler aldı. Diyarbekir Şûle-i Terraki mektebinde bir sure öğretmenlik yaptıktan sonra Ergani, Maden ve Hani de Müftülük görevlerinde bulundu.
Gençlik yıllarında arkadaşı olduğu Ziya Gökalp’ın İttihad ve Terakki’nin Genel Merkez üyesi seçilmesi üzerine yazdığı ve Gökalp’ı sert bir şekilde hicvettiği ‘Bir İttihadçı’nın Ağzından’ başlıklı şiiri ünlüdür.
Nakşibendî Tarikatı’nın Palu Tekkesi postnişini Şeyh Said’in dava arkadaşı olan olan Salih Bey, 13 Şubat 1925’te Piran’da çıkan İslâmi kıyama destek vermekten dolayı, Şeyh Said ve arkadaşları ile birlikte Diyarbekir’deki Şark İstiklâl Mahkemesi’nde yargılandı. Salih Bey, iddia makamının yönelttiği “Siyasi Kürtçülük” bağlamındaki suçlamaları şiddetle reddettiği savunmasının bir bölümünde şu hususları dile getirdi:
‘Maksat Din’den ibarettir. Medreselerin seddi her tarafta su-i tesir yaptı. Din öğrenimi men olunca teessür başladı, galeyan arttı. Başka kat’iyyen bir saik yoktur. Hükümet dine ait şeylere müsaadekâr bulunsun diyordum.. Ben dinimi siyasi gayelere âlet edecek adam değilim, dini âlet etmek tabirini kendimden çok uzak buluyorum.. Bu mahkemeye gelmezden evvel demek ki çok gafil imişim. Kendimi bileli böyle siyasi bir Kürtlük cereyanı olduğunu bilmiyordum.
Akvam-ı İslâmiyye arasına münaferet sokacak bir hareketi, her cereyanı takbih ederim. Beni mahkûm da etseniz, idam olunurken de söylerim; siyasi hiçbir cereyandan haberdar değilim. Bu isnat benim için bir lekedir, ölürken bile bu lekeyi reddederim’.
Yargılama sonucu, Salih Bey ve diğer maznunlara (47 kişi) verilen idam cezası 29 Haziran 1925 günü sabaha karşı Dağkapı’da idam edildi.
Bu vesileyle 93 yıl önce bugün ebediyete intikal eden merhum Hanili Salih Bege, Yüce Allah’tan rahmet ve mağfiret niyaz ediyoruz.